Roberta Altman, “Every Woman’s Handbook for Preventing Cancer” (Her Kadının Kanseri Önleme Kitabı) isimli kitabında kanserden korunmanın yollarını gösteriyor. Yazar, hem direk etkisi kanıtlanan konulara yer veriyor, hem de şüpheli konulara.
Kansere etkisi olduğu kanıtlanmamış konulara neden yer veriyor? Çünkü bir şeyin “kanserojen” olduğunun kanıtlanması uzun yıllar alıyor. O uzun yıllar boyunca o kanserojen maddeyi doktorlar tavsiye ediyor, devlet kullanılmasına izin veriyor. Bu sırada binlerce insan hastalanıyor ve “ kanser yapıyormuş” deniyor.
Verebileceğimiz en çarpıcı örnek sigara. Amerikalı bir doktor bundan uzun yıllar önce her gün bir tane sigara içilirse akciğer kanserinden korunacağımızı duyurdu. Biz de eve gelen misafirlerimize ısrarla sigara ikram ettik. Küçük yaşta sigaraya başladık. Şimdi, sigara “kanserojen” olduğu kanıtlandığı için yasaklanıyor.
Yani, bu örnek gibi, bazı şeylerin genel kabul görmesini beklemeden, aklıselimle uzak durmak en iyisi galiba. Gelelim Roberta Altman’ın tavsiyelerine:
Bunlardan mümkün olduğunca uzak durmaya çalışın:
Sigara: Sigaranın zararlarını hepimiz biliyoruz. Sigara içilen kapalı yerlerde bile durmamak en iyisi.
Kimyasallar: Yiyecekler, içecekler, soluduğumuz spreyler, vücudumuza sürdüğümüz kremler, parfümler, deterjanlar, plastik kaplar ve böcek ilaçları ile kimyasallara maruz kalıyoruz. Bunların en tehlikeleri vücuttaki östrojen hormonunu taklit ederek meme, yumurtalık kanserine sebep olanlar. Kısaca, markette satılan çoğu şeyden uzaklaşıp, doğal ürünleri hayatınıza sokmanın zamanı geldi.
Cep telefonu: Cep telefonu ve baz istasyonları hakkında araştırmalar sürüyor. Çok geç olmadan, cep telefonunu uzaklaştırın. Mutlaka kullanmak zorundaysanız, üstünüzde taşımayın, çok kısa süre konuşup kapatın, kullanmadığınız zamanlarda kapalı tutun (hatta içindeki çipini çıkarın). Çocuklar ve hamileler cep telefonuna yaklaşmamalı ve onların bulunduğu ortamda cep telefonuyla konuşulmamalı.
Şeker: Şeker kanser hücrelerinin en sevdiği şeydir. Şekerden ve yapay tatlandırıcılardan uzak durun. Çiğ yiyeceğiniz yemekleri balla, pişireceklerinizi pekmezle tatlandırabilirsiniz.
Spreyler: Deodoran, oda kokusu, böcek ilacı, mobilya cilası, saç bakım ürünleri sprey şeklinde olabiliyor. Soluduğunuz bu spreylerin içindeki kimyasallar size zarar verebilir. Bunları hiç kullanmamaya çalışın.
Hormonlu süt ve et: Genleri değiştirilerek üretilmiş BST (bovine somatotropin) isimli bir ilaç hayvanlarda süt üretimini artırmak için kullanılıyor. Bu da IGF-1 (insulinlike growth hormone – insüline benzer büyüme hormonları) salgılanmasına yol açıyor. IGF-1 ise normal meme epitelini kansere çevirebiliyor. İçtiğiniz sütün, yediğiniz etin hormonlu olmadığından emin olun. Alışveriş yaptığınız yerlere baskı yaparak üreticilerin üretim yöntemlerini öğrenin.
Yapay tatlandırıcılar: Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi geçmişte “siklamat” isimli yapay tatlandırıcıyı mesane kanserine sebep olduğu için yasakladı. Diğer yapay tatlandırıcılardan ve bunların kullanıldığı diyet içeceklerden kaçınmakta fayda var.
Kürtaj: Bazı araştırmalar kürtaj yaptırmanın meme kanseri riskini arttırdığını ortaya koyuyor. Bazı araştırmalar ise bir bağlantı olmadığını iddia ediyor. Siz gene de kürtajı bir doğum kontrol yöntemi olarak görmeyin.
Alkol: Bazı bilim adamları çok az alkolün bir zararı yok dese de, 1987 yılında New England Journal of Medicine dergisinin yayınladığı bir araştırmaya göre “az alkol tüketmek bile kanser riskini yüzde 50 artırıyor”.
Saç boyası: Saç boyalarının bileşiminde bulunan kimyasal maddelerin bir kısmının kanserojen olduğu biliniyor, bir kısmı için araştırmalar hala sürüyor. Bu kimyasallar kafa derisinden vücuda geçebiliyor.
Hormon tedavisi: Menopoz dönemindeki kadınlara dayatılan HRT (hormon replasman tedavisi)’nin meme ve endometriyal kanser riskini artırdığı kanıtlandı.
Nitratlar, nitritler ve nitrosaminler: Şarküteri ürünlerine ve bazı peynirlere katılan nitratlar oda ısısında nitritlere, onlar da daha sonra nitrosaminlere dönüşür. Daha çok sosis, salam, sucuk gibi yiyeceklerde bulunan nitratlar mide ve esophageal kansere yol açabilir.
Kolesterol düşürücü ilaçlar: Bazı araştırmalar kolesterol düşürücü ilaçların kanser riskini artırabildiğini gösteriyor. Ciddi bir kalp hastalığınız yoksa bu hapları kullanmak yerine daha az yemek yiyerek, spor yaparak, daha sağlıklı yiyecekler seçerek kolesterolünüzü düşürmeyi deneyebilirsiniz.
DDT ve diğer böcek ilaçlarıyla yetiştirilmiş meyve sebze: DDT birçok ülkede yasaklandı ama yasaklanmasından 20 sene sonra bile insan vücudunda bulundu. DDT de östrojen hormonunu taklit ediyor. Hiç böcek ilacı kullanılmadan yetiştirilmiş meyve ve sebze bulmak en iyisi. Bulamıyorsanız meyve ve sebzelerin en azından kabuğunda biriken yabancı maddelerden kurtulmak için sirkeli suda bekletin. Üzerine böcek ilacı sıkılmamış organik ürünler satın almaya çalışın.
Dioksin içeren ürünler: Dioksin son derece toksik ve kanserojen olduğu bütün resmi kurumlarca kabul edilmiş bir madde. Tuvalet kağıdı, kağıt havlu, kağıt mendil, süt ve meyve suyu kartonları, tamponlar, kahve makinesi filtreleri, tek kullanımlık çocuk bezleri, peçeteler klorlu ağartma işleminden geçerse dioksin içerebiliyor. Hem kullanılırken, hem de kullanıldıktan sonra çöplüklerde yakıldığında solunum yoluyla vücudumuza girebiliyor. Pamuklu bezden yapılmış çocuk bezlerine, adet dönemi bezlerine ve peçetelere geri döneceğiz.
Diüretik ilaçlar: Vücuttan su atmak için kullanılan diüretik ilaçlar böbrek kanserine sebep olabiliyor. Bu ilaçları kullanmak yerine yemeklerinize daha az tuz atmayı deneyin.
Kuru temizleme: Kuru temizleme sırasında kullanılan kimyasallardan “perchloroethylene”den uzak durmakta fayda var. Bu konuda araştırma yapan Dr. Edward Groth kuru temizleme gerektiren giysiler kullanmamayı öneriyor.
Mamografi: Bazı doktorların tavsiye ettiği gibi her sene mamografi çektirmenin bazı yan etkileri de var. Mamogram kendi başına bir radyasyon kaynağıdır.
Ağız temizleme sıvıları: Amerikan Kanser Enstitüsü, içinde en az yüzde 25 alkol bulunan ağız temizleme sıvılarının oral ve pharyngeal kansere sebep olduğunu bildirdi.
Doğum kontrol hapları: Doğum kontrol hapları hakkında çok şey söylendi. Kimi kansere sebep olmaz derken, kimi olur diyor. Üstelik çok da farklı çeşitleri var. Ama aklınızda bulunsun; Amerikan Kanser Enstitüsü’nün 1995 yılında yaptığı bir araştırmaya göre meme kanseri riskini artırabiliyor. Rahim ağzı kanseri riskini de artırabiliyor.
Çokeşlilik: Birden fazla insanla cinsellik veya eşin başka ilişkilerinin olması rahim ağzı kanseri riskini artırıyor.
X-ışınları: Çok mecbur kalmadıkça röntgen çektirmemeye çalışın. Lösemi ve meme kanseri vakalarıyla ilgili yapılan bir araştırmada x-ışınları küçük de olsa nedenler arasında bulundu.
Elektromanyetik dalgalar: Cep telefonları, kablosuz internet bağlantısı, radyo dalgaları vücudumuza zararlı ışınlar yayıyorlar. Sadece bunlar da değil, elektrikle çalışan ütü, televizyon, çalar saat, bilgisayar, süpürge, buzdolabı gibi ev aletleri veya fotokopi makinası gibi ofis aletleri de elektromanyetik dalga yayıyor. Bu aletler çalışırken mümkün olduğu kadar uzakta durun. Çalar saatinizi başucunuzda tutmayın. Yatak odanızda veya odanızın yakınında hiçbir elektrikli alet tutmayın. Kullanmadığınız zaman fişten çıkarın.
Asbest: Asbest Amerika’da 1970’lere kadar yoğun bir biçimde yalıtım sistemlerinde kullanıldı. Binaların yerlerinde ve döşemelerinde de bulunabiliyor. Akciğer ve larinks kanserlerine sebep olabilen asbestten uzak durmak gerekiyor.
Roberta Altman’ın, “Every Woman’s Handbook for Preventing Cancer” (Her Kadının Kanseri Önleme Kitabı) isimli kitabından vücudumuzu kanserden korumaya yardımcı olacak yollar şöyle:
Vücudunuzu güçlendirmek için:
Yeme alışkanlıklarınızı değiştirin: Daha az ama daha besleyici gıdalarla beslenin. Pişmiş yemeklerin yanı sıra bolca çiğ sebze meyve tüketin. Sindirim sisteminizin daha rahat çalışabilmesi için karışık yemekler yemeyin. Acıkmadan sofraya oturmayın. Doğal gübreyle yetiştirilmiş, üzerine kimyasal ilaç sıkılmamış meyve, sebze, kuru yemiş, tahıl ve baklagilleri tercih edin.
Çocuk doğurmak: 30 yaşından önce çocuk doğurmak meme kanseri riskini azaltıyor.
Bebeğinizi emzirmek: Bebeğinizi emzirmek hem onun, hem de sizin sağlığınız için mükemmel bir fırsattır.
İyimserlik: Stres, depresyon, kendine güvenmeme gibi duygular vücudu olumsuz yönde etkiliyor. Mümkün olduğunca iyimserliği korumaya çalışmak bağışıklık sisteminizi her anlamda daha sağlam tutacaktır.
Keten tohumu: Sabahları taze kavrulmuş ve öğütülmüş keten tohumu yiyin, salatalarınıza serpin, hamur işlerine katın. Keten tohumunu öğütülmüş olarak satın almayın çünkü içindeki faydalı maddeler bayatlayabilir. Kullanacağınız kadarını hafif ateşte yağsız olarak çok az kavurup tahta havanda dövün.
Sarımsak: Her gün bir diş sarımsak yemek hastalıkları uzak tutar.
Antioksidanlar: Meyve ve sebzelerde bulunan antioksidanların bağışıklık sistemimize yardımcı olduğu biliniyor. Mevsimin meyve sebzesini seçin, özellikle çiğ tüketmeye çalışın.
Beta-karoten içeren yiyecekler: Kayısı, brokoli, kavun, havuç, yumurta, karaciğer, şeftali, balkabağı, kıvırcık salata, ıspanak, domates, tam yağlı süt gibi yiyecekler beta-karoten içerir. Bunları mevsiminde ve organik olanlarından yemeye çalışın.
Lifli gıdalar: Kepekli tahıllar, tam buğday unu gibi kepeği ayrılmamış unlar, kepekli pirinç, yulaf ezmesi, nohut, mercimek, badem, yerfıstığı, enginar, taze fasulye, brokoli, Brüksel lahanası, beyaz ve kırmızı lahana, havuç, karnabahar, kereviz, mısır, şalgam, patates, ıspanak, domates, elma, kuru veya taze kayısı, muz, kavun, kiraz, vişne, hurma, kuru veya taze incir, greyfurt, portakal, şeftali, armut, üzüm, çilek lif bakımından zengin gıdalar. Meyveleri kabuğu ve çekirdeğiyle yemek çok daha iyi.
Lahana ve karnabahar ailesi: Brokoli, Brüksel lahanası, lahana, kara lahana, karnabahar, şalgam, turp gibi sebzeleri bol bol yiyin.
Spor: Düzenli olarak ve aşırıya kaçmadan yürüyüş, koşu, yüzme gibi sporları yapanların bağışıklık sistemi kuvvetleniyor.
Yeşil çay: Yeşil çay fazla işlem görmemiştir, çay yaprakları sadece kurutulur. Bir bardak sıcak suyu ateşten aldıktan sonra bir çimdik yeşil çayı içine atın. 2-3 dakika üstü kapalı olarak demleyip süzün.
Zeytinyağı: Atina Üniversitesi ve Harvard Halk Sağlığı Okulu’nun 2300 kadın üzerinde yaptıkları araştırma, günde bir öğünden fazla zeytinyağı kullanan kadınların daha az kullananlara oranla meme kanseri risklerinin daha düşük olduğunu gösterdi.
Omega 3 yağ asitleri: Mucizevi yağ denen omega-3 yağ asitleri balık, keten tohumu, semizotu ve cevizde bulunuyor. Vücudun savunma sistemini güçlendirmek için bu yiyeceklerden tüketmemiz tavsiye ediliyor.
Selenyum: Selenyum minerali de antioksidan vazifesi yaparak vücudumuzu koruyanlardan. Kansere karşı korunmada da etkili olduğu söyleniyor. En iyi selenyum kaynakları balık, böbrek, karaciğer, et, yer fıstığı, tam tahıllar (kabuğu ayrılmamış tahıllar ve unları).
Sebzeler: Sebze yemek, özellikle de çiğ sebze yemek bağışıklık sistemi için çok önemli. Kereviz, pırasa, soğan, domates, enginar, ıspanak gibi sebzeleri çiğ olarak yemeyi deneyin. Sadece mevsimin meyve sebzesini kullanın. Donmuş veya konserve sebzeleri almamaya çalışın. Organik olanları tercih edin ve eğer mümkünse kendiniz yetiştirin. Roka, maydanoz, dereotu, domates, biber, salatalık, bakla çok kolayca yetiştirilebiliyor.
E vitamini: Vücudumuzda bulunan serbest radikalleri atan antioksidanlardan biri de E vitaminidir. Bağışıklık sistemini güçlendirir. E vitamini alabileceğiniz yiyecekler hindiba, hardal otu, balkabağı, elma, kayısı, şeftali, balık, badem ve ayçekirdeği.
Derleyenler :
Osman & Ebru & Nurten ÖZBODUÇ
Fitoterapist – Bioenerjist
Etiketler:Kadın, Kanser
Son Yorumlar